Doktorlardan | Ölüm Gerçeği İle Çok Erken Tanışıyoruz

Sosyal medyadaki Doktorları takip etme gibi bir huyum var uzun süredir. Özellikle akademik seviyede bilgi paylaşan hocaları takip etmek çok hoşuma gidiyor. Yaptıkları paylaşımları severek okuyorum. Bu hocalarımızı ilerleyen zamanlarda bir liste şeklinde sizlerle paylaşacağım. 

Diğer takip ettiğim Doktorlar, genellikle günlük gibi paylaşım yapıyorlar. Gelen hastalarla aralarında geçen sohbetlerden tutun da katıldıkları seminerlere kadar her şeyi paylaşıyorlar. Tıp kongrelerinde sıkça yer alan ve Tıp Fakültesi öğrencileri tarafından oldukça sevilen hocalar bunlar.

Bunun haricinde kökeninde Tıbbiye yatan ama aktif olarak Doktorluk yapmayan insanları da takip etmeye çalışıyorum. Bunlardan biri de Ercan Kesal. Kendisini “Peri Gazozu” adlı kitabıyla keşfetmiştim. Yıllarca Doktorluk ve hastane yöneticiliği yapmış. Daha sonraki süreçte yazarlık ve sinema ile meşgul olmuş ve birçok filmde de yer almış. Kendisini Hükümet Kadın’daki Belediye Başkanı rolünden hatırlıyor olabilirsiniz.

ölüm, tıp fakültesi, tıp, kadavra, yaşamak

Takip ettiğim web sitelerinden biri olan ListeList’in, “Ali Ata Bak” adındaki edebiyat temalı röportajları var. Programlarının son konuklarında biri de Ercan Kesal olmuş ve yarım saat kadar güzel bir röportaj yapmışlar. Sohbet esnasında Doktorluğuyla alakalı kısa bir muhabbetten sonra aşağıda sizinle paylaşmak istediğim ve oldukça beğendiğim konuşmayı yaptılar. Ben de bunu yazıya dökerek sizinle paylaşmak istedim. Dört paraf giriş yazısından sonra, sizi yazının asıl konusu olan bu soru ve cevap ile baş başa bırakıyorum.

Soru: Ercan abi, Doktorlar neden bu kadar şiir yazıyorlar? Neden bu kadar sanata meraklılar? Ben bunu şuna bağlamıştım. Bir gün içinde çok fazla ölüm ya da doğum görme ihtimalin var. Bir gün içinde iki doğum veya iki ölüm görebilirsin. Ki bunların sadece biri bile sarsıcı olur.

Ercan Kesal: Çok erken karşılaşıyoruz bu ölüm denen mevzuyla. Yani liseden mezun oluyorsunuz ve Tıp Fakültesinin birinci, ikinci sınıfında bir patoloji odasında, bir laboratuvarda kadavrayla baş başasınız. Çırılçıplak bir cesetle karşı karşıyasınız.


Ölüm gerçeği ile çok erken tanışıyorsunuz. Belki bu varoluşsal meselenin de sohbetin girişinde konuştuğumuz dünyadaki varlık nedenimiz, niye yaşıyoruz, başımıza neler gelecek ve ne olacağız sorularının çıplak karşılaşılmış bir gerçeği bu. Bu mutlaka sizin tahayyülünüzde bir şeyleri değiştiriyor ve harekete geçiriyor. 


Hayatın başka bir tarafıyla ki o sanat oluyor genellikle, ona cevap bulmaya çalışıyorsunuz, onun peşine düşüyorsunuz. Bu yüzden hekimlerden ister istemez çok hikayeci, sinemacı, sanatçı, ressam, müzisyen çıkıyor diye düşünüyorum.

Bahse konu olan muhabbeti buradan izleyebilirsiniz. 

Bundan sonra takip ettiğim Doktorlardan; hoşuma giden paylaşımlarını, sohbetlerini, isteklerini ve önerilerini sizlere “Doktorlardan” başlığıyla ulaştırmaya çalışacağım. İlginizi çekeceğini düşündüğüm bu yazı dizisi için ise önerilerinizi bekliyorum. Yazı dizisinin sonraki yazısında görüşmek üzere.

Sağlıkla dolu günler dilerim. 

Doktor Bun | 26.06.2017 – Pazartesi

Doktor Bun’u sosyal medyada da takip edin ; 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir